6 Kasım 2014 Perşembe

"AH!"

  Çok sevdiğim bir kardeşimle hasbi-hal ediyorken mevzu biraz derinlere indi. Konu konuyu açtı derken eskiler tozlu raflardan indirildi,  açıldı seçildi.

 -"Olm bir şey yapmadım ki. Umut vermedim, bir şey yapmadım ben. Neyin ahı bu anasını satayım? Ayrıca olmamasını isteyen yine o. Niye böyle oldu bu iş?"
Diye sitem etti.. Güldüm, haklıydı aslında. Az çok vakıftım konuya. Çok bir şey olmamıştı. Yani mevzuya bizim penceremizden bakınca hiç bir şey yaşanmamıştı. Ama gelin görün ki kendisini öyle bir suçlu psikolojisinde bulmuştu ki, içinde ki bu yara en ufak bir temasta anında kanıyor, kabuk bağlamıyordu. 
 Kabuk bağlamayan, sürekli kanayan bir yaranın tek çaresi yara bandıydı. Ama onu da ne kadar sıkı kapatırsanız kapatın, bir süre sonra kanayan yara söküp atıyordu,acıyordu... Yeniler hep eskilerin yara bandıydı, yarasına merhem değildi. Hatta eskinin daha çok acımasına sebep olan, yarayı sadece anlık rahatlatan çözümdü.Bir nevi morfindi,seni buna bağımlı kılıp olmayışıyla seni krizle sokuyordu. O yara bandı düşünce,  "yara" yeniden daha şiddetli kanayarak, canı acıtmaya devam ediyordu... 

"Gelen birinin ahıyla geliyor onu yaşıyor, giden ahını bırakıyordu. Kanayana ise sadece "ah" demek kalıyordu, "ah" etmek değil. "

  Birini sevmek için, veya birinin ahının tutması için aranızda yıllar boyunca sürmüş bir yaşanmışlık olmasına gerek yok. İsterseniz senelerce beraber olun, isterseniz aranızda yaşanan tüm mevzu üç gün sürmüş olsun. Birinin kalbini kırmakta, kalbini almakta çok ani olaylar. Eğer sadece bir tebessümüne tutulduysanız birinin, veya kırıldıysa kalbiniz paramparça bir sözüne;  ahınız tutar, "ah!" deyişlerini duyarsınız..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder